NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
29 - (1679) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة.
ويحيى بن حبيب
الحارثي
(وتقاربا في
اللفظ). قالا:
حدثنا
عبدالوهاب
الثقفي عن
أيوب، عن ابن
سيرين، عن ابن
أبي بكرة، عن
أبي بكرة، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم أنه قال
(إن الزمان قد
استدار
كهيئته يوم
خلق الله
السماوات
والأرض. السنة
اثنا عشرة
شهرا. منها
أربعة حرم.
ثلاثة متواليات:
ذو القعدة وذو
الحجة
والمحرم. ورجب،
شهر مضر، الذي
بين جمادى
وشعبان). ثم
قال (أي شهر
هذا؟) قلنا:
الله ورسوله أعلم.
قال: فسكت حتى
ظننا أنه
سيسميه بغير
اسمه. قال (أليس
ذا الحجة؟)
قلنا: بلى. قال
(فأي بلد هذا؟)
قلنا: الله
ورسوله أعلم.
قال: فسكت حتى
ظننا أنه سيسميه
بغير اسمه.
قال (أليس
البلدة؟)
قلنا: بلى. قال
(فأي يوم هذا؟)
قلنا: الله
ورسوله أعلم.
قال: فسكت حتى
ظننا أنه سيسميه
بغير اسمه.
قال (أليس يوم
النحر؟) قلنا:
بلى. يا رسول
الله! قال (فإن
دماءكم
وأموالكم (قال
محمد: وأحسبه
قال) وأعراضكم
حرام عليكم.
كحرمة يومكم
هذا، في بلدكم
هذا، في شهركم
هذا. وستلقون
ربكم فيسألكم
عن أعمالكم.
فلا ترجعن
بعدي كفارا
(أو ضلالا)
يضرب بعضكم
رقاب بعض. ألا
ليبلغ الشاهد
الغائب. فلعل
بعض من يبلغه
يكون أوعى له
من بعض من
سمعه). ثم قال
(ألا هل بلغت؟).قال
ابن حبيب في
روايته (ورجب
مضر). وفي
رواية أبي بكر
(فلا ترجعوا
بعدي).
{29}
Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe
île Yahya b. Habîb El-Hârisî rivayet ettiler. (Lâfızları birbirine yakındır.)
(Dediler ki) : Bize Bekra'dan, o da Ebû Bekra'dan, o da Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) Abdülvehhâb Es-Sekafî, Eyyûb'dan, o da İbni Sîrîn'den, o da ibni Ebî
den naklen rivayet ettiler. (Demişki): Resûlullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)
şöyle buyurdu:
«Şüphesiz ki zaman,
Allah'ın göklerle yeri yarattığı gündeki hey'eti gîbi dönmüştür. Sene on iki
aydır. Bunlardan dördü haram aylardır, ki üçü arka arkaya gelir: Zülka'de, Zülhicce
ve Muharrem. Bir de iki cumâd ile Şa'bân arasındaki Mudar'ın ayı Receb!» Sonra
şunları söyledi:
«Bu hangi aydır?» Biz:
— Allah ve ResûIü bilir!
dedik. Bunun üzerine sükût etti; hattâ ona adından başka bir isim verecek
sandık. «Bu Zülhicce değil mi?» buyurdu.
— Evet öyle! dedik.
«Yâ şu belde neresidir?»
diye sordu.
— Allah ve Resulü bilir! dedik. Müteakiben yine
sükût etti; hattâ ona adından başka bir isim verecek sandık.
«Ma'lûm belde değil mi?»
dedi.
— Evet öyle! cevabını verdik. «Yâ şu gün
nedir?» buyurdu.
— Allah ve Resulü bilir, dedik. Bunun üzerine
yine sükût etti; hattâ ona adından başka bir isim verecek sandık.
«Kurban gönü değil mi?»
diye sordu.
— Evet öyle! Yâ Resûlâllah, dedik.
«İşte sizin kanlarınız,
mallarınız (Muhammed demiş ki: Zannederim) ve ırzlarınız, şu ayınızda, şu
beldenizde, şu gününüzün hürmeti gibi birbirinize haramdır. Yakında Rabbinize
kavuşacaksınız; o da size amellerinizden suâl edecek. Sakın benden sonra
birbirinizin boyunlarını vuran küffâr (veya sapıklar olmay) a dönmeyin!
Dikkat!.. Burada bulunan, bulunmayana tebliğ etsin! Olur ki, bazı tebliğ
olunan, bunu bazı işitenden daha belleyişli olur.» buyurdu. Sonra:
«Dikkat!.. Tebliğ ettim
mî?» dedi.
İbni Habîb kendi rivayetinde
: «Mudarın Recebi...» dedi. Ebû Bekr'in rivayetinde ise : «Benden sonra
dönmeyin!» cümlesi vardır.
30 - (1679) حدثنا
نصر بن علي
الجهضمي.
حدثنا يزيد بن
زريع. حدثنا
عبدالله بن
عون عن محمد
بن سيرين، عن
عبدالله بن
أبي بكرة، عن
أبيه. قال: لما
كان ذلك اليوم.
قعد على بعيره
وأخذ إنسان
بخظامه. فقال (أتدرون
أي يوم هذا؟)
قالوا: الله
ورسوله أعلم. حتى
ظننا أنه
سيسميه سوى
اسمه. فقال
(أليس بيوم
النحر؟) قلنا:
بلى. يا رسول
الله! قال (فأي
شهر هذا؟)
قلنا: الله
ورسوله أعلم.
قال (أليس بذي
الحجة؟) قلنا:
بلى. يا رسول
الله! قال (فأي
بلد هذا؟)
قلنا: الله
ورسوله أعلم.
قال: حتى ظننا
أنه سيسميه
سوى اسمه. قال
(أليس بالبلدة؟)
قلنا: بلى. يا
رسول الله!
قال (فإن
دماءكم وأموالكم
وأعراضكم
عليكم حرام.
كحرمة يومكم هذا.
في شهركم هذا.
في بلدكم هذا.
فليبلغ الشاهد
الغائب).قال:
ثم انكفأ إلى
كبشين أملحين
فذبحهما وإلى
جزيعة من
الغنم فقسمها
بيننا.
{30}
Bize Nasr b. Aliy
El-Cehdamî rivayet etti. (Dediki): Bize Yezîd b. Zürey' rivayet etti. (Dediki):
Bize Abdullah b, Avn, Muhammed b. Sîrîn'den, o da Abdurrahmân b. Ebî Bekra'dan,
o da babasından naklen rivayet etti. Şöyle demiş :
O gün gelince Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devesinin üzerine oturdu. Bir insan da yularından
tuttu. Derken :
«Bilir misiniz bugün
hangi gündür?» buyurdu. Ashâb:
— Allah ve Resulü bilir... dediler. Hattâ ona
adından başka bir isim verecek sandık; sonra:
«Kurban günü değil mi?»
buyurdu.
— Hay hay (öyle) yâ Resûlâllah, dedik. «Yâ bu
ay nedir?» diye sordu.
— Allah ve Resulü bilir, dedik.
«Zi'l-hicce değil mi?»
buyurdu.
— Hay hay (öyle) yâ Resûlâllah, dedik. «Yâ bu
belde neresidir?» diye sordu.
— Allah ve Resulü bilir, dedik. Hattâ ona
adından başka bir isim verecek sandık.
«Ma'lum belde değil mi?»
buyurdu.
— Hay hay (öyle) yâ Resûlâllah, dedik.
«işte sizin kanlarınız,
mallarınız ve ırzlarınız birbirinize şu beldenizde, şu ayınızda, şu gününüzün
hürmeti gibi haramdır. Burada bulunan bulunmayana iletsin!» buyurdular.
Sonra iki bakla koça
yönelerek onları kesti. Ve bir koyun sürüsüne dönerek onu aramızda taksim etti.
(1679) - حدثنا
محمد بن
المثنى. حدثنا
حماد بن مسعدة
عن ابن عون.
قال: قال محمد:
قال
عبدالرحمن بن
أبي بكرة عن
أبيه، قال:
لما كان ذلك
اليوم جلس
النبي صلى
الله عليه
وسلم على
بعير. قال:
ورجل آخذ
بزمامه (أو
قال بخطامه).
فذكر نحو حديث
يزيد بن زريع.
{…}
Bize Muhammed b.
El-Müsennâ rivayet etti. (Dediki): Bize Hammâd b. Mes'ade, İbni Avn'den rivayet
etti. (Demişki): Muhammed şunu söyledi: Abdurrahmân b. Ebî Bekre, babasından
naklen söyledi. (Demişki): O gün gelince Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir
devenin üzerine oturdu. Bir adam da yedeğini (yahut yularını) tutmuştu...
Râvi, Yezîd b. Zürey'
hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.
31 - (1679) حدثني
محمد بن حاتم
بن ميمون.
حدثنا يحيى بن
سعيد. حدثنا
قرة بن خالد.
حدثنا محمد بن
سيرين عن
عبدالرحمن بن
أبي بكرة، وعن
أبي بكرة، وعن
رجل آخر هو
نفسي أفضل من
عبدالرحمن بن
أبي بكرة. ح
وحدثنا محمد
بن عمرو بن
جبلة وأحمد بن
خراش. قالا: حدثنا
أبو عامر، عبدالملك
بن عمرو.
حدثنا قرة
بإسناد يحيى
بن سعيد (وسمى
الرجل حميد بن
عبدالرحمن) عن
أبي بكرة. قال:
خطبنا رسول
الله صلى الله
عليه وسلم يوم
النحر. فقال
(أي يوم هذا؟)
وساقوا
الحديث بمثل
ابن عون. غير
أنه لا يذكر
(وأعراضكم)
ولا
يذكر: ثم
انكفأ إلى
كبشين، وما
بعده. وقال في
الحديث (كحرمة
يومكم هذا. في
شهركم هذا. في
بلدكم هذا إلى
يوم تلقون
ربكم. ألا هل
بلغت؟) قالوا:
نعم. قال
(اللهم! اشهد).
{31}
Bana Muhammed b. Hâtim
b. Meymûn rivayet etti. (Dediki): Bize Yahya b. Saîd rivayet etti. (Dediki):
Bize Kurra b. Halid rivayet etti. (Dediki): Bize Muhammed b. Sîrîn, Abdurrahmân
b. Ebî Bekrâ ile bence Abdurrahmân b. Ebî Bekrâ'dan daha üstün olan başka bir
zâttan rivayet etti. H.
Bize Muhammed b. Amr b.
Cebele ile Ahmed b. Hırâş da rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Ebû Âmir
Abdülmelik b. Amr rivayet etti. (Dediki): Bize Kurra, Yahya b. Saîd isnadı ile
Ebû Bekrâ'dan rivayet etti, (O adamın adını da Humeyd b. Abdirrahmân diye
söyledi.) Ebû Bekra şöyle demiş:
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) kurban günü bize hutbe irâd ederek:
«Bugün nedir?» diye
sordu...
Râviler hadîsi, İbni
Avn'in hadîsi gibi nakletmişlerdir. Yalnız o «ve ırzlarınız» kaydını
zikretmiyor. «Sonra iki koça yöneldi...» cümlesi ile ondan sonrasını da
anmıyor. O bu hadîste şöyle demiştir:
«Şu beldenizde, şu
ayınızda, şu gününüzün hürmeti gibi tâ Rabbînize kavuşacağınız güne kadar!..
Dikkat! Tebliğ ettim mi? Ashâb:
— Evet! dediler.
Allahım, şâhid ol! Buyurdu.»
İzah:
Bu hadîsi Buhâri «İlim,
Hacc, Bed'ül-Halk, Edâhî, Fiten, Tefsîr» ve «Megâzî» bahislerinde; Nesâi «Hacc»
ve «İlim»de tahrîc ettikleri gibi, diğer «Sünen» sahipleri de bu mânâda
hadîsler rivayet etmişlerdir. Hadîs-i şerif kitabımızın başında «İmân» bahsinde
de geçmişti.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) bu hutbesini Veda' haccında Kurban Bayramı günü Mina'da
okumuştur. Rivayetlerin bazısında devenin yularım tutan zatın Hz. Bilâl olduğu
bildirilmiş; bir rivayette bu işi Amr b. Hârice, başka bir rivayette râvi Ebû
Bekrâ yapmıştır. Bundan maksat, devenin hareketini önlemek, sahibini rahatsız
etmesine mâni' olmaktır.
Dönen zamandan murâd
senedir. Ulemânın beyanlarına göre câhiliyet devrinde Araplar haram ayların
tahrimî hususunda Hz. îbrahîm dînine riâyet ederlermiş. Fakat arka arkaya üç ay
harbsiz durmak kendilerine güç gelirmiş. Bu sebeple haram aylardan birinde
harbe muhtaç olurlarsa o ayın hürmetini sonraki aya te'hir ederler; meselâ
Muharrem ayında harb olursa onun hürmetini Safer'e bırakırlarmış. Gelecek sene
bu hürmet başka aya te'hir edilirmiş. Bu iş yıllarca tekerrür etmiş. Nihayet
ayları karıştırmışlar. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in haccı onların
Zi'l-hicce'yi haram kıldıkları seneye tesadüf etmiş. Bu münasebetle izahta bulunarak
zamanı döndürmelerinin Allah'ın göklerle yeri yarattığı gün verdiği hükme
tesadüf ettiğini haber vermiştir.
Ebû Ubeyd şöyle diyor:
«Araplar nesi' yâni te'hîr yaparlardı. Allah Teâlâ'nın hakkında :
(Nesî' ancak küfürde
fazlalıktır.) [Tevbe 37] buyurduğu işte budur. Çok defa Muharrem ayında harbe
muhtaç olurlar; onun tahrîmini Safer'e te'hir ederlerdi. Sonra gelecek sene
Safer'i te'hir ederlerdi. îşte o sene Muharrem'in yerine dönüşüne
rastlamıştır.»
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in Receb için «Mudar'ın ayı» demesi meseleyi îzâhda mubâlega
göstermek içindir. Filhakika Mudar'la Rabia kabileleri arasında Receb ayı
hakkında ihtilâf vardır. Mudar Receb'i bugün mâruf olan yerinde sayar; Rabîa
ise onu ramazan kabul ederlerdi. Bundan dolayı Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) Receb'i Mudara izafe buyurmuştur. Mâmâfîh Mudar Receb ayını başka
kabilelerden daha fazla ta'zîm ettiği için onlara izafe ettiğini söyliyenler de
olmuştur.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem);
«Bu ay hangi aydır?»
diye sorarak sükût etmesi, sonra îzahda bulunması, tefhim, takrir ve bu ayın,
bu günün, bu beldenin mertebelerinin büyüklüğüne tenbîh içindir.
Ashâb-ı kiramın: «Allah
ve Resulü bilir.» şeklindeki cevapları terbiye ve nezâketleri icâbıdır. Zira
malûmları olan cevâbın Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gizli
kalmadığını bildikleri için maksadının mutlak surette ihbar olmadığını
anlamışlardı.
Bakla koç» diye terceme
ettiğimiz «emlah»ın asıl mânâsı: Beyazla siyah karışık olup beyazı gâlib gelen
demektir.
«Sonra iki bakla koça
yönelerek...» ilâ ahir... cümlesi bâzı muhaddislere göre râvi İbni Avn'ın kendi
sözüdür. Buhâri bu cümleyi zikretmemiştir. Bu sebeple mezkûr cümlenin râvi
taraıindan bir vehim olduğuna yahut hadîslerin ayrı ayrı hutbelerde îrâd
edilmiş iki hadîs olduğuna ihtimâl verenler olmuşsa da Müslim'in «Dahâyâ»
bahsindeki rivayetinde bu ziyade mevcuttur. Binâenaleyh cümlenin metn-i
hadîsten olduğunda şüphe kalmaz. Fakat hadîsin bir rivayetinde Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in :
Ey cemaat! Bugün hangi
gündür?» ilâ ahir... diye sorduğu, ashabın şu sorulara: «Haram gündür. Haram
beldedir. Haram aydır.» diye cevab verdikleri bildiriliyor. Babımızın hadîsinde
ise sahabenin: «Allah ve Resulü bilir.» dedikleri görülüyor, ki bu da hutbenin
ayrı ayrı iki defa okunduğu ihtimâlini kuvvetlendirir. Şu halde ikinci hutbede
cevab verenler, birinciyi dinleyenlerdir. Birinci hutbede bulunmayanlar
susmuşlardır.
Ravilerin bazısı cevab verenleri,
bazısı da vermeyenleri dinlemiş ve her biri işittiğini rivayet etmişlerdir.